Peki

Salı, Ocak 29, 2013

Kendine her gün bir hayat armağan et Dicle. Peki!

Obnoxious

Pazar, Ocak 27, 2013

You are my heaven but probably I'll be your hell. Because this is me. I am like this. Of course with good intentions and good deeds. But the result is obnoxious.

Nefret Söylenmeli ki Rahatlansın

Cumartesi, Ocak 26, 2013

Nefret söylenmeli demiştim. Söylemek için fırsat geliyormuş. Döktüm içimdeki ona olan tüm kırgınlıklarımı, kızgınlıklarımı masaya ve hafifledim. Öyle bir hafifledim ki o bile şaşırdı. Bakakaldı. Mahvedip gittiği hayatta yarattığı etkileri bilemeden geldiği o masadan ağırlıklar yüklenerek kalktı. Ben rahatladım, ona neler oldu bilemem.
Sonuç; evet burası düşünülmesi gereken kısım. Söyledim de ne oldu? Bana yaptığını ben laflarım ile ona yapmış oldum.
Neyse bu da böyle bir anımdı işte.
Ne anılar unutuluyor, ne hayatlar hayatımıza değip geçiyor. Bu da unutulur ama isterdim ki unutulmasın.

Nefret Söylenmeli

Perşembe, Ocak 17, 2013

Karşısına sadece küfretme isteğiyle oturduğunuz bir insan oldu mu hiç? Hiç içinizdeki tüm kirli sözleri tutmaya çalışarak orada oturup dinlediniz mi onu? Yapmayın. Bütün o küfürler beyninizi kemirirken onu size sevimli kılacak bir yan aramayın. Bu acıyı çektirmeyin kendinize. Olmasın. Böyle olmasın. Dinlemesi çok zor. Dinlemeyin. Nefretinizi söylemeye gittiyseniz söyleyin, kendinizde o güveni bulun. Söyleyin ki rahatlayın. İçinizin yüküyle ezilmeyin.



Oturdum o masada ve dinledim onu. Oraya gitmemin tek sebebi ondan ne kadar çok nefret ettiğimi söyleme isteğiydi sadece. O konuştu, ben kendimi tuttum. Sustukça sustum. İçimden çıkacaklardan korktum. Tek istediğim şey... neyse. O kadarı da fazla olur sanırım.

Dinle

Cuma, Ocak 11, 2013

Biriyle konuşmaya o kadar çok ihtiyacım var ki şu an. O kadar mutsuz ve yalnizim ki. O kadar güçlü görünüyorum ki kirilmaya firsatim yok. Nasil bir kale duvari gibi duruyorsam insanlara karsi, toplarin yikamadigi sur izlenimi veriyorum. Aslinda su an sadece ve o kadar cok sacmalamak istiyorum ki. Sen ol ve butun bu sacmaliklarimi dinle o kadar cok istiyorum ki.

Where is my mind?

Perşembe, Ocak 10, 2013

Şu sürekli bir şeyleri kaçırıyor olma hissi beni bitiriyor. Hiç bir şeyi tam olarak yapacak vaktim yok. Kendime ayıracak bile vaktim yok. İstemediğim şeyleri yapıyorum. Neden bilmiyorum ama yapıyorum. Yapmaya da devam ediyorum. Çok anlamsız çok gereksiz. Çok dolu görünen bomboş bir hayat yaşıyorum ben. Canına herkes farklı şekilde kiyar ya işte bu da benim yöntemim. Ben de bu şekilde yavaş yavaş kendimi öldürüyorum. Anlamsız bir hayatta kendimi sevdirmeye çalışıyorum boşuboşuna. İnsan gibi davrandığım bir koyun sürüsü içerisinde yapayalniz duruyorum. Mutsuzum evet şu an çok mutsuzum.


Yasını Tuttuğun Sen

Pazartesi, Ocak 07, 2013


SPRING AND FALL: TO A YOUNG CHILD

Gerard Manley Hopkins
Márgarét, áre you grieving
Over Goldengrove unleaving?
Leáves, like the things of man, you
With your fresh thoughts care for, can you?
Áh! ás the heart grows older
It will come to such sights colder
By and by, nor spare a sigh
Though worlds of wanwood leafmeal lie;
And yet you will weep and know why.
Now no matter, child, the name:
Sórrow’s spríngs áre the same.
Nor mouth had, no nor mind, expressed
What heart heard of, ghost guessed:
It is the blight man was born for,
It is Margaret you mourn for.
Not: Şair, bu şiirinin doğru okunabilmesi için vurgu işaretlerini kendisi koymuştur.

BAHAR İLE GÜZ: KÜÇÜK BİR ÇOCUĞA

Gerard Manley Hopkins

Márgarét, yapraklarını döküyor ya Altınkoru 

Seni kederlendiren yoksa bu mu? 
Yaprakların gidişi, insan hali gibi ya, yasına o gonca 
Düşüncelerinin mazhar oluşu bundan mı yoksa? 
Lâkin, heyhat! yürek usul usul olgunlaşır 
Ve göz görür, ama gönül gene de katlanır, 
Bir ah vah bile etmez zamanla, oysa yerle yeksan 
Çürümektedir ağaç kabukları, yapraklar gene darmadağın; 
O zaman da ağlarsın ama sır değildir artık niye ağladığın. 
Bak, yavrum, ne olursa olsun adı: 
Hep aynıdır elem pınarları. 
Ne ağzından, ne de zihninden dökülür söze 
Yüreğinin duydukları, doğanlar ruhunun içine: 
Bu mührü yemiş de doğmuş insan denen, 
Bu sensin Margaret, yasını tuttuğun, sen.





İnsanda her okuduğunda farklı bir his uyandırabiliyorsa bir şiir, işte o zaman o şiir başarılıdır. İlk okuduğum günden beri dizeleri beynime kazınan bu şiirin üzerine pek çok kez düşündüm. Sayısı bilinmez kaç kere düşündüğümün. Ne mührünü yemiş de doğmuşuz acaba? O kadar çok mühürle geliyoruz ki şu yaşımıza artık biz oluyoruz her dakika yasını tuttuğumuz.