Bendim
Cuma, Ağustos 29, 2014
Aslında kimse bana bir şey yapmadı. Ben yaptım herşeyi, ama hep başkalarını suçladım. Hep ben değil "onlar" dedim. Kendime hep bunu söyledim. Ama yalandı. İçimde biliyordum hep yalandı. Bendim herşeyi yapan.
Gönderen
dicle
zaman:
02:51
0
yorum
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
Twitter'da Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Bu Şehir
Pazartesi, Ağustos 25, 2014
unutupta silemediğim hatıraların var. kalbime gömüp yok sayamam seni. unutamam, vazçemem o hatıralardan. bir ay daha bitti. kabullenemedim hala. aylar bitiyor, zaman geçiyor. bu yağmur bu şehri defalarca yıkıyor ama ne hatıraların gidiyor ne de kokun...
bu şehir hala sen kokuyor.
bu şehir hala sen kokuyor.
Gönderen
dicle
zaman:
19:07
0
yorum
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
Twitter'da Paylaş
Facebook'ta Paylaş
hayatımdakilere söyleyemediklerim
Pazartesi, Ağustos 11, 2014
*hüzün mü kaplı bu şehir, yoksa ben mi hep mutsuzum?
sokakları boşken güzel gelir şehir ama kalabalığın peşinden giderim hep
yalnızlık korkusudur belki, gecenin beni içine çekişinden bu kaçışlar
*çok düşünürüm, çok karışır kafam
sustukça susarım, bana ben lazımım.
*çalsın o şarkı fonda. yaklaş. gözlerin sıcacık, bana bakmaya devam etsinler.
*hayatı neden bu kadar sorguluyorum? ya da daha doğrusu kendimi neden bu kadar sorguluyorum?
*dost musun düşman mı? aydınlık mı karanlık mı? ne saklı içinde bazen karar veremiyorum.
*çok uzaksın. çok dalgalısın. bazen gelgitlerinle beni o dalgarında boğuyorsun. bırak beni düze çıkayım, yaşamak istiyorum daha. çok yol var önümde. belki de çok kısa. ama daha vaktim var.
*yoksun.
*beni bana bırak, zorlama.
*sahte gülüşün öyle büyük ki kendin kayboluyorsun içinde.
*senin yanın lavanta tarlası gibi; güzel kokan ama arılarla dolu olan kocaman bir tarla. dikenlerini batırmaya hep hazırsın.
*beni affet!
sokakları boşken güzel gelir şehir ama kalabalığın peşinden giderim hep
yalnızlık korkusudur belki, gecenin beni içine çekişinden bu kaçışlar
*çok düşünürüm, çok karışır kafam
sustukça susarım, bana ben lazımım.
*çalsın o şarkı fonda. yaklaş. gözlerin sıcacık, bana bakmaya devam etsinler.
*hayatı neden bu kadar sorguluyorum? ya da daha doğrusu kendimi neden bu kadar sorguluyorum?
*dost musun düşman mı? aydınlık mı karanlık mı? ne saklı içinde bazen karar veremiyorum.
*çok uzaksın. çok dalgalısın. bazen gelgitlerinle beni o dalgarında boğuyorsun. bırak beni düze çıkayım, yaşamak istiyorum daha. çok yol var önümde. belki de çok kısa. ama daha vaktim var.
*yoksun.
*beni bana bırak, zorlama.
*sahte gülüşün öyle büyük ki kendin kayboluyorsun içinde.
*senin yanın lavanta tarlası gibi; güzel kokan ama arılarla dolu olan kocaman bir tarla. dikenlerini batırmaya hep hazırsın.
*beni affet!
Gönderen
dicle
zaman:
02:53
0
yorum
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
Twitter'da Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Wine & dine
Cumartesi, Ağustos 02, 2014
Life is all about good eating and wine. Wineing and dining. That's the biggest blessing in the world.
Gönderen
dicle
zaman:
00:48
0
yorum
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
Twitter'da Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)