Fragile

Cuma, Temmuz 27, 2012

"fragile"

İngilizcede en sevdiğim kelimedir. Kırılganlık. Kendimi hep kırılgan olarak gördüğüm için olabilir. Seni en iyi tanımlayan kelime ne diye saçma bir soru sorsalar, kuşkusuz "fragile" cevabını veririm. Çünkü ben kırılganım, kırılıyorum. Çok kırılıyorum insanlara içimde. Sayıp sövüyorum beni üzdükleri için. Benim hiç bir zaman kimseyi isteyerek üzmek gibi düşüncelerim olmuyor. Safım ki ben, bilmem kimseyi üzmeyi. İnsanlar beni hep isteyerek üzdü, hep tercihleri üzdü beni. Anlamaz kimse kırıldığımı, dışarıdan görmezler dağınık puzzle gibi içimin parça yığınına döndüğünü. Hoş, insanlara gelene kadar kırgın olduğum çok şey var aslında. Kırılmaya kırgınım ben. Kendime kırgınım, hele zamana ne kadar kırgın olduğumu sormayın gitsin.

1'ler vs. 3'ler

Perşembe, Temmuz 26, 2012

1'lerle 3'lerin savaşıydı o günki. 2'lere yer yoktu. 1'ler hep önde 3'ler ise hep takipteydi. 3'e 1 öndeydi 1'ler ve hep 3'e 1 güçteydiler. Kovalardi 3'ler ama yetişemezlerdi. Anca 2'lere takılır kalırlardı. 1'ler büyümeye devam etti. 3'ler ise öylece baktı. 


Hayatta böyle. 2lere pek yer yok. Ya 1 olacaksın, ya da ilk 3'e girmeye uğraşıp 3. olacaksın. 1'ler ve 3'ler... aslında hepsi çok gereksizler. 

Niteliksiz / Nitelikli

Cuma, Temmuz 20, 2012

· Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.
· Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir.
· Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.
· Eğer nitelikleri, belirli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.




“Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.” Bertrand Russel

Neyse

Perşembe, Temmuz 19, 2012

Hayat midir bizi zorlayan, yoksa bizler miyiz onu sorgulayan? Savaşımız bu hayatta kendimizle mi yoksa hayatin ta kendisiyle mi? Sorular sorular... Sordukça bitmiyorlar. Biten çok şey var ama sorular hiç bitmiyor. Sormak lazım, kafayı çalıştırmak lazim. Akilli olmak lazim. Lazim da lazim. Bunları da zaten anca yazabiliyoruz yapamıyoruz da neyse.

Gidebilirim

Cuma, Temmuz 13, 2012

Evet geride kimseyi bırakmayacak olduğumu bilmenin gönül rahatlığı ile şimdi çekip gidebilirim.

Güle Güle

Hayatımdan bir bir gidiyorsunuz ya a dostlar, hepinize güle güle. Ben bıraktım artık sizi. Döndüğünüzde eski beni çok arayacaksınız.

Giden Gider

İnsanın en çaresizleştiği an sevdiği insan elinden kayıp giderken ona derdini anlatamadığı ve yanında kalmasını sağlayamadığı andır. Eller titrer; gözlerin gözyaşlarıyla savaşır; boğaza fil oturur; ciğerler fonksiyonlarını unutur ki nefes almayalım diye; kalp çalışmayı bırakır; mide iflas eder; giden gider arkasında enkaz bırakarak. Enkazdır çünkü bu yaşayan bir bünye değildir artık. Vaktini doldurmuş canlı canlı mezara gömülebilecek bir bedendir artık o. Giden gider, kalan ise enkazla uğraşır. Acılar, ağrılarla savaşır. Giden gidiyor arkadaş, elini uzatsan da yakalayamıyorsun. Ne söylesen nafile, ne istesen boş. 

Dilemek

Pazartesi, Temmuz 09, 2012

Her sabah uyandığında onu dilemek, onun geri gelebilme ihtimali olmasını dilemek.

Böyle Devam

Pazar, Temmuz 08, 2012

Hiç beklemediğin bir anda, boş boş facebook feed'ine bakarken hiç görmeyi ummadığın bir yüzün belirmesini takip eden ani kalp spazmı, ardından çarpıntı ve dolan gözler...

İstemsiz olarak dalınan eski anılar, özlem ve acaba nerede soruları ile dolan bir gece...

Doğru mu bu olanlar acaba? Yanlış mı yapıyorum yoksa? Geriye dönülebilir mi? Olur mu? Hadi be adam yap bir güzellik, kurtar bu gecelik sancılardan beni.

Yok olmuyor değil mi? Yok yok olmuyor. Kandırıyorum kendimi, oynuyorum herkese. Böyle devam, aynen böyle.

840

Cumartesi, Temmuz 07, 2012

840 gün... Ne kadar büyük bir sayı ve aslında ne kadar dayanılmaz bir zaman. Yok yere heba ettiğim güzelliklerin üzerinden geçen yüzlerce gün. Yazık her geceye yazık gündüzlere. Esas çekilen sancıları ve kalp batmalarını hiç düşünebiliyor musun? Ya göz yaşlarını; hiç sayabildin mi?

Pardon Diyoruz

Pardon diyoruz herşeyi unutturuyoruz. Hatta bazen bir de üstüne özür mü dileyeyim diyoruz. Potlar kirdiğimizi sanarken aslinda kalpler kiriyoruz ama sallamiyoruz. Diyoruz 7 milyar insan var gerisi de gelir yenisi de gelir, yolumuza bakiyoruz. Takiliyoruz, kafalari kiriyoruz. Ama bilmiyoruz ki aslinda bir adim ilerlemiyoruz. İlerledik sanarak zaman geçirip tükenişimize devam ediyorum. Tüketimimize de devam ediyoruz. Bitiyoruz, bitiriyoruz.

Dostlar Kırıyor

Hep sanarlarki seni el altında ama aslında bilinir çekip gitmesi. İnsanı silip köprüleri yakıp o kapıyı kapatması, o telefonu açmaması da bilinir. Bilinir çünku insan kırılır. Anlatamaz kırıldığını ama içi buz parça olur. Söylemez, söylemeye dili varmaz belkide. Yanar canı çok yanar dost dilidir canını yakan. Ateşe atar buz parçalarını ve çeker gider. Dostlar da devam eder sahteliklere. Gün gelir anlanır değerler ama zaman çok geçmiştir. En zoru da geçen zaman içinde sarf edilen sözlere katlanmaktır.

İnsan kırılır ya hem de deli gibi  kırılır. Bağıra bağıra ağlamak istercesine  kırılır ama dili varmaz bir şey demeye dostsa kıran. Dostlar kırıyor be arkadaş, dil kimin olursa olsun tutulmuyor.

Tren

Cuma, Temmuz 06, 2012

Evimin tren istasyonuna olan yakınlığı daha önce hiç bu kadar dikkatimi çekmemişti. Fransa ve İtalya'da geçirdiğim şu 10 günün ardından trenler benim için çok anlam ifade eder hale geldi. Gezdik hem de deli gibi. 20'den fazla irili ufaklı şehir... Trenlerdi bize eşlik eden tatil boyunca. Şimdi evimin açık camından içeriye sızıp kulağima çalınan o tren sesi, ray sesi. Ah o güzel zamanlarımı bana hatırlatıp benim yüzümu güldürdü. Gülümseyerek uyuyacağım:)